3 Eylül 2009 Perşembe

Gecikmiş bir 4. Hafta İncelemesi


4. haftanın sonunda ligin genel bir değerlendirmesi ve bu haftada oynanan maçların izlenimleri üzerinden sezon gidişatı üzerinde tahmin yürütme şansı doğdu bizlere. Bunun 2 sebebi var; 1. si artık sezonu gerçekten açacak olan ilk derbi maçın öncesindeki haftada olmamız, 2. si de transfer sezonunun bitmesiyle takımların kadrolarının netleşmiş olması. Sezon öncesi tahminlerde şampiyonluğun en büyük 2 adayı olarak gördüğüm Galatasaray ve Fenerbahçe firesiz kapadılar ilk 4 haftayı. Ama bu son haftaki performans 2 takım açısından da pek parlak değildi. Öncelikle Fenerbahçeyle başlayalım. Fenerbahçe karşısında diri bir Manisaspor buldu. İyi çalışmıştı Tarzanlar derslerine, Fenerbahçenin kanatlar üzerinden etkili olma planını engellemek için önlemleri vardı. Buna rağmen ilk 20 dk özellikle Kazımla pozisyon buldu Fenerbahçe. Ama oyunun devamında bu üstünlük ortadan kalktı, hatta Manisasporun art arda pozisyon buldu dönemler bile oldu. Maça heyecanın geldiği an Emre'nin kırmızı kartıydı. O dakikaya kadar Fenerbahçe adına en çok iş yapan adamdı Emre. Cristianın defansa çok yaklaşması ve Alexin hücumdan dönmemesi Emreyi orta sahanın ortasında tek başına bırakıyordu. Emre hem top kapıyor hem alana basıyor hem de oyun kuruyordu. Zaten sorunlu bir oyuncu olduğunu biliyoruz, kırmızı kartı bu durumun getirdiği fiziksel ve mental yorgunlukla adeta davet etti. Hem küfür hem de hakeme fiziksel müdahele.. 4-5 maçtan az olmamalı ceza. O dakikadan sonra maç değişti, sanki Manisasporlular biraz da puanı kopardık havasına girdiler. Ve Fenerbahçe golü buldu. Maç öncesi öngördüğüm senaryo erken Fener golü ve sonrasında gelecek Manisaspor golüydü. Manisaspor golü çabuk gelirse Fener farklı alır gecikirse 1-1 biter diyordum. Erken olmadı Fenerbahçenin golü ama devamı için aynı senaryoyu düşünebilirdik yine de. Ve dk 85 te Manisa golü geldi. Daumun oyuncu değişiklikleri sonrası tek Carlosa emanet kalan sol kanattan gelen art arda ataklardan birinin sonunda geçtiğimiz senelerde Trabzondan tanıdığımız Ergin attı golü. O dakikadan sonra 2 oyun planı olabilirdi Manisa adına, ya 10 kişi rakibine karşı kapanacaktı ya da 2. golü arayacaktı. 2sini de yapmadı aslında, ne tam kapandı ne de hücuma yöneldi. Tam kapansa büyük ihtimal berabere bitecekti ve açılsa da bundan kötüsü olmazdı bence. Orta sahada top gezdirirken kritik bölgede kaptırdılar topu, (ki maçtaki 3 golde çıkarken yapılan pas hatalarından kaynaklandı) ve Fenerbahçe son dakikadaki golle aldı maçı. Maçla ilgili kişisel bir detay, maçı 30 kadar Fenerbahçelinin içinde 2 Galatasaraylı izledik. Manisasporun golünde ben alkışlayınca yüzler bizim tarafa döndü, o anda bir tırsmadım değil. Extensor gibi vücut da geliştirmiyorum, hatta bayağı ufak tefek bir tipim. Yanımdaki arkadaşla birlikte 2. Manisaspor golü gelirse nasıl kaçarız şeklinde bir muhabbete daldık o dakikadan sonra, ama Fener golü geldi ve belki de dayaktan kurtulduk :D

Galatasaray maçına gelirsek, ilk 60 dakika adam gibi pozisyonu olmayan bir takım vardı sahada. Sezon başından beri her maç kalede tatil yapan Francoyu ilk kez zorladı rakip :) Görevini yaptı Franco. Rakipte Senecky de görevini yaptı aynı şekilde 2-3 kritik top kurtardı. Eğer bu maçın yazısını tek başına yazsaydım başlığım kilidi açmak olurdu. Çünkü Galatasaray uzun süre kilidi açamayacak gibi gözüktü, aynı ilk Tobol maçında olduğu gibi. Hatta daha da zor durumlara düştüğü oldu Röberin ekibi karşısında, uzun topu ilk kez bu kadar sık kullandığını gördük Galatasarayın. Fenerbahçenin genelde kilit maçlarda formülü bellidir: duran top ve kaliteli oyuncuların bireysel çabası. Bu yüzden bana hep biz galibiyet için ecel terleri dökerken Fener kritik anlarda golleri fazla kolay buluyor gibi gelmiştir. Bu seneyle birlikte sanırım (ve umarım) biz de golleri daha kolay bulacağız. Çünkü Rijkaardın gelişiyle birlikte ciddi bir duran top çalışması var diyoruz hep. Ve takımda da belki de hiç olmadığı kadar çok bireysel yetenekli oyuncu var. İşte kilidi açan gole bakalım; Ardanın kornerinde Harry Cool geçen seneki Olympiakos maçını hatırlatan bir gol attı. Sonraki gole de bakarsak Aydının mükemmel pası ve Nondanın uzun bir matematik hesabından sonra iç yan ağlara gönderdiği top. Maçı çözerken duran top ve bireysel yetenek dedik ama, bu sene bizim fazladan bir opsiyonumuz daha var: kenardan müdahale. Aslında Fenerbahçe için de bunu söyleyebilirdik ama o daha çok Semih özelinde bir durum. Bizde ise devreye teknik ekibin kalitesi giriyor. Sene başından beri her maçta 2. yarı takımda hava değişimi oluyor, oyuncular daha doğru daha iyi oynamaya başlıyorlar. Bu maçta da aynı durum ve üzerine kondisyon olarak yetersiz gözüken Elano, takımı ilk yarıda tek başına taşıdığı için yorulmuş Keita ve ciddi ciddi gol orucuna girmesinden korkmaya başladığımız Barosu çıkararak 3 doğru oyuncu değişikliği yaptı Rijkaard. Başka bir hoca olsa bu yıldızların isimlerinden çekinir çıkaramazdı belki de. Ama Rijkaard bu değişiklikleri yaptı ve maçı aldı. Şampiyonlar Ligi Finalinde de böyle yapmıştı, hatta flying dutchmanin bir yazısını hatırlıyorum konuyla ilgili. Sonuç olarak Galatasaray adına maçı alan kaliteydi, hem sahada hem de kenarda. Maçla ilgili ilgimi çeken bir detay da Ankaraspor'un forma rengiydi. Bu maçı da yine aynı mekanda izledim, yanımdaki 2 adam arasında şöyle bir diyalog oldu: 1. adam dedi ki Ankarasporun rengi mavi beyaz değil miydi, öbür adam da oğlum onlar Ankaragücüyle birleşti ya formaları aynı oldu artık gibi bir şey dedi. Gerçekten futbolumuz adına rezalet bir durum yaşanıyor, sezon başladıktan sonra olacak iş değil ama siyasetin oyunlarına kurban ediliyor futbol. Ankaragücü bu açıdan şanssız bir takım, kayırılıyor gibi gözüküyor ama aslında kaybediyor. Çünkü futbol sadece para değil, blogu açarken de bahsettiğimiz gibi ruh var işin içinde. Ben Ankaragücü taraftarı olsam bu durum çok üzerdi beni, onların da içlerine sindiğini sanmıyorum. Neyse, çok da hakim olmadığım bu konuya fazla girmek istemiyorum açıkçası çünkü bu kirli işler ne zaman sorgulansa altından daha kirli işler çıkıyor ve sonu gelmez bir bataklıkta buluyorsunuz kendisinizi. Federasyonun soruşturmasının sonucunu merakla bekliyoruz. Gs ve Fb ye dönecek olursak, Fatih Terim döneminde Galatasaraydan gördüğümüz kötü oynarken maç kazanma alışkanlığını 2 takım da bu sene kazanmış gözüküyor. Çok erken de olsa ortada bir gerçek var, bu 2 takım diğer rakiplerden kağıt üstünde daha güçlü ve futbol her ne kadar sürprizlere açık bir oyun da olsa bu 2 takımı biraz Beşiktaş dışında zorlamak zor gözüküyor..
Diğer takımlara ve maçlarına başka yazılarda değineceğiz, belki extensorun sezon öncesi yaptığı gibi inceleme yazıları da yazarız..

Hiç yorum yok: