6 Eylül 2009 Pazar

Türkiye 4-2 Estonya


Öncelikle Türkiye maçıyla başlayalım. Estonya gibi bir rakip karşısında bile alarm veren defans hattımıza dikkat çekelim öncelikle. Gökhan Gönül dışında hepsi Galatasaray oyuncusu ve bu maçta bana sorarsanız Gökhan ne defansla ne de Kazımla uyumluydu. Sabri yükselen form grafiğiyle formayı alabilir Gökhandan. Göbekte Servet ve Gökhan Galatasarayda defans kurgusunun biraz daha farklı olması dolayısıyla çekmedikleri yavaş kalma sıkıntısını çektiler Gökhan sakatlanana kadar. Yine de Servet toparlayıcı rolünü üstlendi ve birçok pozisyonu kesti. Solda Hakan da sakatlıktan yeni çıkmış olması dolayısıyla tam performansında değildi, keşke bu maçta dinlendirilseydi de Bosna maçında daha iyi performans sağlansaydı. Gökhan Zanın sakatlanması kötü oldu, yetişemeyecekmiş Bosna maçına.
Takımı taşıyan oyunculara bakalım şimdi. Öncelikle Arda Turan'dan başlamak gerek. Rijkaardın gelişiyle futbolunu hem teknik hem de liderlik açısından çok geliştirdigine dikkat çekmek gerek. Takımı taşıyan oyuncu görevini üstlendi bugün, ilk goldeki topu bırakışı, 2. golü yoktan var edişi, 3. golü atışı.. Ve sorumluluk almaktan hiç kaçınmadan oynadı Arda. Bir başka önemli isim Tuncay'dı. Tuncay'ın bugünkü futboluyla Fenerbahçedeki futbolu arasındaki fark bana kontrolsüz güç güç değildir deyişini hatırladı. İlk goldeki gol vuruşundaki soğukkanlılık da dikkat çekilmesi gereken bir nokta. Bunun dışında Sercan ve Emre dikkat çektiler. Ancak Emre-Hamit ve Kazım-Gökhan ikilileri çok uyumsuz gözüktüler, Bosna maçında Mustafa Sarpla başlamak daha doğru olabilir. Sonuçta zaten puan kaybetme lüksümüz olmayan maçı heyecan yaparak Türk işi aldık.
Sabaha karsı da Brezilya-Arjantin izleyip zevke geldik :) O maçın yorumları da ilerleyen saatlerde olacak iftar vakti yaklasıyor..

Hiç yorum yok: