22 Eylül 2009 Salı

Kasımpaşa 1-3 Galatasaray: 8de değil 88de



İlginç, konuşmaya pek de değmeyecek bir maç oldu benim gözümde. Çok erken koparıp şov ve fark olabilecek maç gerçekten şok edici bir kararla 80 dk uzatıldı. O pozisyonda el olduğunu görmesen bile topun adamı geçtikten sonra geri dönmesi için el dışı bir ihtimal olduğunu anlayıp yorumlayabilmen gerekir. Ama maçın tombul hakemi İlker Meral bu pozisyonu bile göremedi. O kararın takım üzerinde yaptığı olumsuz bir etki oldu sonrasında, hadi hemen golü bulalım havasında çok da ciddiye almamaya başladı oyuncular savunma görevlerini. Kasımpaşa her ne kadar 0 puanla ligin dibine demir atmış bir takım olsa da oyuncu kalitesi olarak çok da kötü bir takım olduğunu iddia edemeyiz. Özellikle Dc/Fc Azar ve Delgadonun anne bir baba ayrı kardeşi Moritz (sakin olun salladım sadece :) hücum hattında oyuncularımızı zorlayacak yeteneğe sahip oyuncular. Ve işte dakika 26da Sabrinin ilerde kaldığı pozisyonda Kewellin ve Canerin gerekli desteği de verememesi çok kolay bir gol yememize sebep oldu. Rijkaardın bugüne kadar uygulamaya çalıştığı sistem adına şaşırtıcı olan şey bir ofansif bir defansif bek anlayışından vazgeçip 2 ofansif bekle çıkarmış olmasıydı takımı. Eğer Hakan dinlendirilmek isteniyorsa Sabri de dinlendirilip Uğurla başlanabilirdi belki, neyse sağlık olsun. İlk yarı boyunca Kasımpaşa resmen bizimle başabaş mücadele etti ve açıkçası tehlikeli 1-2 pozisyon daha buldular. Bizdeyse Arda inanılmaz pozisyonları harcadı :) Ardanın performansı Galatasaray açısından önemli ve Arda bu sistemin sol kanadında rahat değil, çünkü 4-4-2nin sol kanadı olarak oynamaya alışmış. Arda bu sistemde ortada rahat ediyor ve bu maç sahaya çıkan kadro özelinde Elano sağda Arda ortada Kewell solda olarak tercih yapılsa daha verimli bir hücum olabilirdi.



2. yarı değerlendirmesinden önce bilet fiyatları konusuna değinmek gerekiyor. Kombinesi 100 lira olan bir kulübün tek maç biletinin 120 lira olmasını açıklayacak en hafif tabir işgüzarlıktır. Adnan Polatın bu duruma tepkisini çok takdir ettim, taraftarla da sorun yaşamadan tam tersine gollerde kucaklaşarak güzel bir maç izledi sanırım kendisi. Aklıma gelen bir düşünce de Özhan Canaydın aynı hareketi yapsa o tribünde başına ne gelirdi acaba? Liseli olmadığı için her ne kadar bir grubun Adnan Polata tepkisi olsa da Galatasarayın çıkarları en önemlisi ve bunları koruyan bir başkana sahip olmak liseli bir başkana sahip olmaktan daha önemli bir nokta olarak ön plana çıkıyor.

Geçenlerde bir sitede yapılan ankete göre Galatasaray taraftarı olarak sezonun en büyük transferini Frank Rijkaard olarak nitelendirmiştik. Aslında sadece Rijkaard deyince ben Neeskens, Roca ve adını unuttuğum diğer insan başta olmak üzere bütün Floryadaki ekibe haksızlık yapmışız gibi hissediyorum. Keita ve Nonda 2si de Afrikalı ve Fenerbahçenin sevdiği türden oyuncular olmaları nedeniyle çok iyi arkadaşlar takımda. Ana dilin aynı olması da etkili tabii ki. Aslında bana göre çok da kötü oynamayan 2 oyuncunun, Baros ve Elanonun yerine girdiler 2. yarının başında. Oyuncular kötü oynamıyordu belki ama takıma heyecan gerekiyordu, hani diyor ya Zidane Every team needs the spark diye aynen öyle. Takıma o kıvılcımı verecek adam da Abdul Kader Keitaydı. Nitekim Ali Güneşin 2. kırmızıdan yeşil kart alıp saha kenarında tedavi gördüğü anlarda Keitanın Lincolne nazire yaparcasına attığı no-look pasla aradığımız golü bulduk. Bu dakikadan sonra seyyar TD Yılmaz Vural hocamızın taktikleri devreye girmeye başladı. Kenardan oyunculara zaman geçirmeleri yönünde işaretlerle yönetmeye başladı takımını. Kasımpaşa bu dakikada çok üst düzey bir negatif futbol oynadı. Maçın yine ilginç enstantanelerinden biri Keita-Sancak kapışmasıydı. Keitanın sezon başında Antep maçında yüreğimizi ağzımıza getiren dilinin boğazına kaçması olayını hatırlıyoruz, aynı bölgeye vurmaları gerçekten futbol ahlakına uymayan bir davranıştı. Keitanın da siniri bozuldu bu dakikalarda. Keita zaten kol-bacak uyumu pek gelişmemiş bir arkadaşımız, bu pozisyon sonrası yüzü gözü de oynamaya başladı ve sinirden kaskatı kesilmişti omzu sırtı.. Rijkaard o taç çizgisinde olan pozisyon sonrası Keitayla ufak bir konuşma yaptı ve onu rahatlatıp sol kenara attı. Bu dakikadan sonra ataklarımız yine başladı ama gol geciktikçe gecikti. Derken dakikalar 88i gösterirken Ardanın ortasında topun gideceği yeri çok iyi sezen Nonda koşusuyla golünü attı ve maçı aldı. Yine de bir burukluk vardı içimizde, gol ortalamamız düşüyor diye.. Nonda bu burukluğu da sezdi ve golden sonra moral motivasyon olarak dağılmış Kasımpaşaspor defansının hatası ve Keitanın ikramıyla hem hat-trickini tamamladı hem de gol ortalamasını korudu. Maçla ilgili sanırım son 2 haftada 25 kez söylediğim bir şey daha var, M.Topal ve M.Sarp birbirlerine benzer oyuncular olmaları nedeniyle birlikte verimli oynayamıyorlar ve Ayhan iyileştiyse kesinlikle formayı almalı (gelecek sezon da o mevkiye kaliteli bir yabancı alınabilir).

Şu anda ligde 6da 6 yapmış 2 takımız biliyorsunuz; Galatasaray ve Fenerbahçe. Sezon öncesi 2 takım her ne kadar şampiyonluğun en büyük favorileri olarak gösterilseler de bu kadarı beklenmiyordu sanırım. 2 takımın da kötü oynadığı maçlar oldu (özellikle Fenerbahçenin iyi oynadığı maç saymak zor) ancak kazanıyorlar. Bu gidişatın yarattığı heyecan ve çekişme bence yeterli, bu işin içine Federasyon, hakemler, medya falan girmeye çalışmasın. Ama biliniyor ki eğer bir şekilde destek olmazsa aslında diğer takımlardan çok üstün dediğimiz bu 2 takımın kendi içinde de bir takım diğerine göre çok üstün. 2 takımdan da 9da 9 görme ihtimali beni heyecanlandırıyor, bakalım göreceğiz..

Hiç yorum yok: