11 Ağustos 2009 Salı

Sezonun İlk Haftası ve Öncesi- Planlar, Düzenler, Oyunlar


İlk hafta maçlarına en azından özet olarak bakma fırsatı buldum, maç yorumlarını ayrı bir yazıya bırakıyorum. Bu yazıda bu hafta hakem yönetimleri ve sezon başlamadan önceki birkaç olaydan yola çıkarak sübjektif çıkarımlar yapacağım. Katılırsınız katılmazsınız o size kalmış..

Geçen sene çoğu kişi için şaşırtıcı bir şekilde Beşiktaş şampiyonluğuyla sonuçlandı. Biz de Fenerbahçe de hayal kırıklığı yaratmıştık. 2 klübün de amacı bu sene mutlak şampiyonluk olacaktı tabii ki. Beşiktaş da kadroyu koruyarak ufak takviyelerle ünvanını korumaya çalışacaktı. Herkesin yolu farklıdır tabii ki. Galatasaray öncelikle kulübeye yaptı transferi. Dünyanın sayılı teknik direktörlerinden birini alıp yanına da dünyanın sayılı yardımcı antrenörlerinden birini koydu. Sistemini belirledi, geleceğini çizdi. Bu seneyi biraz da gözden çıkardı. Takımın en eksik gözüken mevkileri Sağ açık, Orta sahanın ortası, sağ bek, stoper, kaleci mevkilerinden sağ bek hariç hepsine transfer yaptı. Bu transferlerde mümkün olduğunca sözleşmesi bitmil futbolculara öncelik verdi. Ama kaliteyi de gözden çıkarmadı ve Elano ve Keita gibi 2 flaş ismi getirdi Türkiye'ye.

Fenerbahçe ise yola başka bir şekilde çıktı. Her Aziz Yıldırım başarısızlığından sonra olan istifa ediyorum tiyatrosunu bekliyorduk belki de, ama bizim de başarısız olmamız bunu engelledi. Bunun yerine sığ adam Ali Koçla birlikte planlar yapılmaya başlandı. Taktik kaliteli türk futbolcuları alarak hem piyasayı yükseltmek, hem de 8 brezilyalının yanına kaliteli yabancı Türk futbolcuları koymaktı. Bu amaçla 50 milyon verseler o formayı giymem diyen Mehmet Topuza forma giydirildi, Özer müthiş paralara alındı. Pilot takım Sivasspordan Bilica alındı defansa. Antepten Bekir sözleşmesi bitmiş iyi bir transfer olarak dikkat çekti. Kulübeye de Türkiye liginin kimyasını iyi bilen Daum getirildi. Bu aslında saha dışında yapılan çabalarla örtüşen bir çabaydı. Hatırlayalım ne demişti Aziz Yıldırım, 3 sene üst üste şampiyon olacağız. Bunu demekle kalmadı, Mehmet Topuz transferi ve her medya karşısına çıkışta görüldüğü gibi obsesyon haline getirdi. Peki bu nasıl garanti altına alınacaktı? 20.45 sampiyonlugunda olanları hepimiz biliyoruz, o sene dönen oyunlar da açıkça ortadaydı. Bu sefer işini daha garantiye alma çabasında gözüktü Fenerbahçe yönetimi. Basın da kontrol altına alınmalıydı. Zaten Fenerbahçe aleyhine tek tük ses çıkıyordu, o sesler de susturulmalıydı. 90 dk programına son "verdirildi". Medya patronlarının bazılarının fanatik Fenerbahçeli olması bu durumu kolaylaştırmaktaydı. Böylece önemli bir göz dağı verilmiş oldu medyaya..
Sonrasında birkaç ilginç olay olmaya başladı yavaş yavaş. Rüştü küfür ettiği gerekçesiyle 3 maç ceza aldı. Geçen seneki cezaları hatırlayınca bu ceza inanılmaz ağır gözükmekteydi. Beşiktaşlılar (ki en sevmediğim yönleridir) hemen Beşiktaşın önü kesilmeye çalışılıyor edebiyatına başladılar, arkadaki gizli planı görmeden. Fikstür açıklandığında bu plan biraz daha kendini belli etti belki de, geçen seneyle çelişircesine bir uygulamayla Galatasarayın maçı Ağustos ayının ortasında Gaziantepte saat 7 buçukta olurken Fenerbahçenin maçı 21.45teydi.
Buraya kadar yazdığımız kısım, top sahaya düşmeden önceki olayların bir özeti. Top sahaya indiğinde de çok farklı bir şey olmadığını görebiliyoruz ilk haftaya baktığımızda. Galatasaray maçında Bünyamin Gezerin yarattığı sarı kart sonrası bugün medyadaki haberleri görmüşsünüzdür Ardaya 1 maç ceza şeklinde. Arda ne yapmış, sahaya girmiş kendisini rakip futbolcusu gibi iteleyerek sahanın kenarından çıkarmaya çalışan hakem bozuntusundan. Sahaya girdiği için ceza gelecekmiş. Öte yandan Keitayı neredeyse öldüren kasaba sarı kart bile gösterilmediği gibi, G.Antep tribünleri ayağa kalktığında yuhalamış adamı. Denizliye döndüğümüzde ise elektrik kesintisi sebebiyle 40 dk maç durmuş. Niye ertelenmiyor maç? Çünkü Milli maç varmış hafta içi. Peki bu hakemin düşünmesi gereken bir şey mi? Hayır hakem o anki koşullarda sadece stattaki durumu göz önünde bulundurmalı. Ama bu kararı veren kişi hakem değil ne yazık ki. Federasyon diyeceğim ama bana oradaki o d harfi yanlış gözüküyor...

Not: Bu yazı için çok erken olabilir ama, erken davranmak çok geç olmasından iyidir. Fenerbahçeli arkadaşlar alınmasınlar, Fenerbahçeliliğe ya da Fenerbahçeye bir düşmanlığım yok; sadece şu anki Fenerbahçe yönetimine ve kapalı kapılar ardında dönen ya da dönüyormuş gibi gözüken oyunlara dikkat çekmek istedim.

Hiç yorum yok: